Her sabah saat yedide aynı köşede duruyordu.
كل صباح الساعة سبعة، كان يوقف بنفس الزاوية.
Adı Ali’ydi. Ona herkes “Ali Usta” derdi.
اسمه علي. الكل كانوا ينادوه "علي أوستا".
Tam 32 yıldır sakız satıyordu.
صارله ٣٢ سنة يبيع علكة.
Ne yağmur, ne kar… Hiçbir şey onu durduramadı.
لا مطر ولا ثلج... ما كان في شي يوقفه.
“Hayat geçiyor ama ben buradayım” derdi hep.
كان دايمًا يقول: "الحياة عم تمر، بس أنا لساتني هون".
Bir gün genç bir adam yanına yaklaştı.
يوم من الأيام، شاب قرب لعنده.
“Siz hâlâ buradasınız!” dedi şaşkınlıkla.
قال بدهشة: "حضرتك لساتك هون!"
Ali Usta gülümsedi: “Sen büyüdün, ben eskimedim.”
علي أوستا ابتسم وقال: "إنت كبرت، بس أنا ما شيخت".
O çocuk yıllar önce ona sakız parası verememişti.
هاد الشب، كان زمان ما معه حق العلكة.
Ali Usta o gün ona bedava vermişti.
علي أوستا عطاه ياها ببلاش يومها.
“Bir sakız, bazen bir hayatı değiştirir,” dedi adam.
قال الشب: "علكة وحدة، أحيانًا بتغيّر حياة".
Ve cebinden bir zarf çıkardı. İçinde mektup ve küçük bir kutu vardı.
وطلع من جيبته ظرف... فيه رسالة وصندوق صغير.
Kutuda, küçük altın bir sakız anahtarlığı vardı.
جوات الصندوق كان في ميدالية علكة مصنوعة من ذهب.
“Hayatımın ilk iyiliğiydi bu. Şimdi sıra bende,” dedi.
قال: "هديك كانت أول مرة حدا يعمل فيني خير... هلأ دوري".
Ali Usta hiç konuşmadı. Sadece gözleri doldu.
علي أوستا ما حكى شي... بس دمعت عيونه.